Welcome to Our Website

Uzmanı açıkladı: Ameliyattan sonra iz kalır mı; açık ameliyatın yan etkileri neler?

Teknolojide yaşanan gelişmelerle birlikte kadın hastalıklarında minimal invaziv cerrahi yöntemlerin yaygınlaşması artık ameliyat sonrası iz kalma endişesini ortadan kaldırıyor. Sezaryen harici her türlü jinekolojik hastalıkta, minimal invaziv yöntemleri kullanabildiklerini hatırlatan Doç. Dr. Nazlı Topfedaisi Özkan, “Bu yöntem sayesinde hastada açılan kesiler ve atılan dikişler de küçük olduğundan estetik açıdan daha izsiz bir görünüm sağlamakta ve hastaların sosyal yaşamına daha hızlı dönmesine yardımcı olmaktadır.” şeklinde konuştu.

 Son yıllarda, teknolojinin de sunduğu avantajlar ile birlikte kadın hastalıklarının tedavisinde minimal invaziv cerrahi yöntemlerin daha fazla tercih edildiğini belirten Kadın Hastalıkları, Doğum ve Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Nazlı Topfedaisi Özkan, “Kapalı ameliyat olarak adlandırdığımız minimal invaziv cerrahi yöntemler birçok avantajı ile özellikle daha kısa hastanede yatış ve daha hızlı günlük hayata dönüş sağladığı için sıklıkla tercih ediliyor. Hasta konforunun yüksek olduğu bu teknikler arasında laparoskopi, histeroskopi ve robotik cerrahi bulunmaktadır.” dedi.

“Sezaryen hariç diğer tüm hastalıklarda kapalı ameliyatı uygulayabiliyoruz”

Sezaryen harici her türlü jinekolojik hastalıkta, uygun durumlar mevcut ise ameliyatı minimal invaziv yöntemlerle yapabildiklerini hatırlatan Doç. Dr. Nazlı Topfedaisi Özkan, “Laparoskopik cerrahi, birçok kadın hastalığında hem tanıda hem de tedavide kullanılabilmektedir. Karın ön duvarında göbek bölgesine yerleştirilen bir kamera ve yardımcı aletler ile yapılan bu cerrahi yöntemde, cerrahi kesiler genellikle 5 ila 10 milimetre boyutunda gerçekleştirilir. Miyom, yumurtalık kistleri, rahim alınması, infertilite (kısırlık) tedavileri , idrar kaçırma, rahim ve vajina sarkması gibi hastalıkların tedavisinin yanı sıra, endometriozis ve erken evre jinekolojik kanserlerin tedavilerinde de bu yöntemler sıklıkla kullanılabilmektedir.” ifadelerini kullandı.

“Estetik açıdan daha izsiz bir görünüm de sağlanabilmekte”

Minimal invaziv cerrahi yöntemlerin geleneksel cerrahi tekniklere kıyasla bir dizi avantaja sahip olduğunu belirten Doç. Dr. Özkan, “Örneğin, minimal invaziv cerrahi ile yapılan işlemler, daha küçük kesiler gerektirir ve bu da hastaların iyileşme sürecini hızlandırır ve ameliyat sonrası ağrıyı azaltır. Bu yöntem sayesinde hastada açılan kesiler ve atılan dikişler de küçük olduğundan estetik açıdan daha izsiz bir görünüm sağlamakta ve hastaların sosyal yaşamına daha hızlı dönmesine yardımcı olmaktadır.” şeklinde konuştu.

“Açık ameliyat sonrası bazı yan etkilerin ortaya çıkma riski daha fazla”

Elbette, bazı ameliyatları gerçekleştirmenin en etkili yolunun daha büyük bir kesi ile olacağı durumlar her zaman olabilir. Ancak minimal invaziv yaklaşımlar uygun durumlarda ilk tercih olmalıdır. Açık ameliyat yöntemleri sonrası dönemde hastanede kalma süresinin daha uzun olduğunu ve tam iyileşme sürecinin 6 ile 8 hafta gibi bir dönemi kapsayabildiğini hatırlatan Doç. Dr. Özkan, “Minimal invaziv cerrahiler daha az doku hasarı, daha az kan kaybı ve daha az enfeksiyon riskiyle gerçekleştirilir. Açık ameliyat sonrası bu yan etkilerin ortaya çıkma riski ise fazladır.” açıklamasında bulundu.

“Hastanede kalma süresini de azaltıyor”

Minimal invaziv cerrahi yöntemlerin hastaların hastanede kalma süresini de azalttığının altını çizen Doç. Dr. Nazlı Topfedaisi Özkan, “Geleneksel açık cerrahiye kıyasla, minimal invaziv cerrahi ile yapılan işlemler genellikle daha kısa bir hastanede kalış süresine yol açar ve hastaların daha hızlı bir şekilde evlerine dönmesini sağlar.” diyerek bu yöntemlerin kadın hastalıklarının tedavisinde güvenli ve etkili bir seçenek olarak giderek daha fazla tercih edildiğini dile getirdi.

“Fazla kilolu veya obez hastalar için çok daha avantajlı”

Minimal invaziv ameliyatların kilolu ve obez hastalar için çok daha avantajlı olduğu söyleyen Doç. Dr. Nazlı Topfedaisi Özkan, büyük miktarda cilt altı dokuya büyük kesiler içeren ameliyatların enfeksiyonlara, doku ve organ yaralanmalarına yol açma olasılığının daha yüksek olduğunu da sözlerine ekledi.

“Her hasta benzersiz olduğu gibi her tıbbi problem de benzersizdir”

Kadın hastalıklarında laparoskopik cerrahinin geleceğinin, teknolojik ilerlemeler, cerrahi eğitim ve uzmanlaşma, hastaların tercihi ve cerrahi uygulama alanlarının genişlemesi gibi faktörlere bağlı olarak şekilleneceğini dile getiren Doç. Dr. Özkan, açıklamasının devamında şu ifadelere yer verdi:

“Minimal invaziv cerrahi yöntemler, her ne kadar birçok riski daha düşük olsa da yine de cerrahidir. Yan etkiler ve komplikasyonlar kanama, enfeksiyon ve organ yaralanmalarını içerebilir. Bazı durumlarda, cerrah minimal invaziv bir operasyon planlayabilir, ancak ameliyat edilen alanın daha iyi görüntülenmesi için açık bir prosedüre geçmeyi gerekli görebilir. Belirli bir ameliyatı sıklıkla gerçekleştiren deneyimli bir cerrahın ellerinde ise komplikasyonlar nadir olma eğilimindedir.  Bu nedenle hastalığınız ile ilgili cerrahi seçenekleriniz hakkında doktorunuzla seçenek ve olasıkları konuşmanız son derece önemlidir. ”

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir